Son günlerde Türkiye'de meydana gelen bir olay, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda dikkatleri tekrar bu kritik meselelere çekti. “Abinin selamı var” ifadesiyle başlayan bir saldırı, sadece fiziksel bir darp değil, aynı zamanda kadınlara yönelik bir ayrımcılığı ve tahakkümü simgeliyor. Genç kadınlar, sokakta etek giydirilerek ağır bir şekilde darp edildi. Bu olay, kadına yönelik şiddeti halk gündemine taşımakla kalmayıp, aynı zamanda birçok soruyu da beraberinde getirdi.
Olayın detaylarına bakıldığında, saldırganların kullandığı yöntemler oldukça rahatsız edici. Kadınları hedef alarak “Abinin selamı var” şeklinde bir tehditte bulunmaları, aslında daha derin bir korkutma stratejisinin parçası. Bu cümle, toplumsal normlar ve erkek egemenlik anlayışının bir yansıması olarak algılanabilir. Kadınlar üzerinde kurulan bu korkutucu baskı, onların sosyal hayatta daha özgür bireyler olmalarını engelliyor.
Bu olay, sosyal medyada da büyük yankı buldu. Kadına yönelik şiddetin her geçen gün artarak devam ettiğine dair eleştiriler, kadın hakları savunucularından yükseldi. Birçok kişi, bu vahim durumu “sıradan bir saldırı” olarak görmek yerine, toplumsal bir sorun olarak değerlendirmeye çağırdı. Zira bu olay, kışkırtıcı bir dil ve toplumsal normlarla beslenen bir erkek hegemonyası anlayışının sonucunu gösteriyor. Kadınların, cinsiyete dayalı saldırılara karşı savunmasız kaldıkları bir dünyada yaşamaları isteniyor.
Bu tür olaylar, kadınların yaşadığı cinsiyet temelli şiddeti önlemek için harekete geçilmesi gerektiğine bir kez daha dikkat çekiyor. Kadın hakları savunucuları, yasaların sıkılaştırılması, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık oluşturulması ve eğitim sisteminin bu bağlamda yeniden ele alınması gerektiğini vurguluyor. Türkiye, son yıllarda kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla birçok yasal düzenleme yapmış olsa da, uygulamada yaşanan sorunlar bu mücadeleyi yeterince etkili kılmıyor.
Özellikle genç neslin bu konudaki duyarlılığını artırmak, gelecekte bu saldırıların önüne geçmek adına önemli bir adım olacaktır. Ebeveynler ve eğitimciler, çocuklara cinsiyet eşitliği, saygı ve hoşgörü gibi değerlere yönelik eğitim vermekle yükümlüdür. Bu tür olayların toplumda yarattığı travmayı aşmak, sadece kadınların değil, tüm toplumun yararına olacaktır.
Yapılan saldırı neticesinde mağdur olan kadınların hukuki süreçlerini takip etmeleri ve yaşadıkları travmayı aşmaları için psikolojik destek almalarının önemine de dikkat çekmek gerekiyor. Bu tür olaylar, sadece bireyleri değil, toplumu da derin bir yaraya sürükler. Aynı zamanda, bu tür davranışların cezasız kalmaması gerektiğini ve toplumsal bilinç oluşturmak için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini unutmamak gerekiyor.
Medya kuruluşları ve sivil toplum örgütleri, bu tür olayların üstü kapatılmadan, gereken yaygara yapılmalı ve toplumda farkındalık oluşturulmalıdır. Zira “Abinin selamı var” olarak başlayan bir cümle, sadece bir tehdit değil, aynı zamanda kadınların sosyal özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Tüm bu yaşananların, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine yeni bir ivme kazandırarak daha duyarlı bir toplum oluşturabilmek adına birer örnek teşkil etmesi dileğiyle.