Denizli, bir aileyi derinden yaralayan acı bir olaya sahne oldu. Yatalak durumda olan annesinin bakımını üstlenen bir doktor, şizofreni olduğu bilinen ruh sağlığı sorunlarıyla boğuşan bir evladın, annesine yönelik kara bir intihar girişiminde bulundu. Olay, ebeveynini döverek komaya sokmasıyla gündeme geldi ve şehrin sakinleri arasında büyük bir infiale yol açtı.
Olay, geçtiğimiz günlerde Denizli'nin merkez ilçelerinden birinde meydana geldi. İddialara göre, doktor olarak görev yapmasına karşın zihinsel durumu sebebiyle tedavi gören 38 yaşındaki A.İ., yatalak annesi Z.İ.'yi aşırı bir öfkeyle saldırıya uğrattı. Komşuların duyduğu fırtına gibi sesler üzerine durumu polise bildirmesiyle olay yerine giden sağlık ekipleri, Z.İ.'yi komaya girmiş bir halde buldu. A.İ., gözaltına alındıktan sonra, sağlık sorunlarının ciddi boyutta olduğunu ve bir süre tedavi aldıktan sonra serbest bırakıldığını ifade etti. Ancak yaşananların detayları, sosyal medyada ve yerel basında geniş yankı uyandırdı.
Bu olay, sadece bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, toplum olarak ruh sağlığı sorunlarına yaklaşımımızı da sorgulamamıza neden oluyor. Yatalak bir bireye sahip olmak zaten başlı başına zorlu bir yükken, bunun yanında ruh sağlığı sorunları yaşayan bir evladın bu yükü nasıl kaldırdığı, toplumsal bir tartışma konusuna dönüşmekte. Toplum sağlığı uzmanları, bu tür durumların önlenmesi için ailelerin nasıl desteklenebileceği konusunda kaynakların ve eğitimlerin arttırılması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, ruh sağlığına yönelik stigmanın kaldırılması gerektiği ve hasta bireylere çare yerine damga vurulmasının, toplumda daha fazla sorun yaratacağı gün gibi aşikâr. Bu tür olayların yeniden yaşanmaması için acil bir önlem alınması gerekliliği, ilgili bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları tarafından gündem edilmelidir.
Olayın ardından A.İ. sevk edildiği nöroloji servisinde, ruh sağlığı uzmanları tarafından muayene edilmiş ve durumunun ciddiyeti de göz önünde bulundurularak hastanede tutulmasına karar verilmiştir. Gözaltına alınan doktorun, psikiyatrik değerlendirmenin ardından cezaevine gönderilmesi talep edilmiştir. Mahkeme, gerekçeli kararında, kişinin ruhsal durumu göz önünde bulundurularak cezaevinde tutulması yerine, yoğun bir tedavi programına alınmasını hem mağdurun hem de sanığın ruhsal sağlığı için uygun bulmuştur.
Bu trajik olay, Denizli’deki birçok insanı derinden etkiledi ve şehirdeki ruh sağlığı hizmetlerinin ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu tür olayların önlenebilmesi için, toplumsal bilinçlenmenin artırılması ve zihinsel sağlık konusunun ciddiyetle ele alınması gerekliliği her zamankinden önemli hale gelmiştir. A.İ. için başlatılan rehabilitasyon süreci, hem kendi iyileşmesi hem de olayın üstesinden gelebilmesi adına büyük bir fırsat olarak değerlendirilmektedir. Bunun yanı sıra, aile-şiddet döngüsünün kırılması, sadece bu olayla sınırlı kalmayıp, Türkiye'de ruh sağlığı alanında önemli değişikliklerin yapılması gerektiğini de gözler önüne sermektedir.
Sonuç olarak, Denizli'deki bu korkunç olay, hem bireysel bir trajedi hem de toplumsal bir sorunun parçası olarak tarihe geçmiştir. Olayın etkisi hala hissedilmekte ve birçok insan, psikolojik ve fiziksel şiddetin ne tür sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha düşünme fırsatı bulmuştur. Yerel yönetimlerin ve sağlık kuruluşlarının, bireyler üzerindeki bu tür travmatik etkileri azaltmaya yönelik önlemleri bir an önce alması gerekmektedir. Zira, yeryüzünde en değerli varlık olan insan hayatı, her türlü şiddetten uzak olmalıdır.