İstanbul’un gelişen semtlerinden biri olan Başakşehir, son dönemlerde artan suç oranlarıyla dikkat çekerken, geçtiğimiz günlerde yaşanan kadın cinayeti olayı tüm dikkatleri tekrar bu konuya çekti. Şiddet ve cinayet olaylarının arttığı bir dönemde, bu trajik olay, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadına yönelik şiddete dair önemli soruları gündeme taşıdı. Olay, hem kamuoyunda hem de sosyal medyada geniş yankı uyandırarak çeşitli tartışmalara sebep oldu. Peki, Başakşehir’deki bu kadın cinayeti vakası nasıl gelişti? Olayın arka planında neler var?
Başakşehir’de yaşanan cinayet, 15 Ekim 2023 tarihinde akşam saatlerinde meydana geldi. İddiaya göre, genç bir kadın, eski eşi tarafından sokak ortasında bıçaklandı. Olayın ardından çevrede bulunan vatandaşlar hemen sağlık ekiplerine haber verirken, cinayet zanlısı hızla kaçtı. Olay yerindeki tanıkların ifadelerine göre, çiftin sık sık tartıştıkları ve şiddetli geçimsizlik yaşadıkları biliniyordu. Kadının arkadaşları ve ailesi, genç kadının eski eşinden korktuğunu, defalarca kez şiddet gördüğünü belirtmişti. Uzun bir süreçte birçok kez polise başvurduğu, fakat koruma tedbiri almakta zorluk yaşadığı bildirildi.
Başakşehir’deki bu cinayet, sadece bir bireyin yaşamını kaybetmesiyle sınırlı kalmayıp, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konularında da derinlemesine bir tartışma başlattı. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, her geçen gün artarken, bu durum kadın cinayetlerini de beraberinde getiriyor. Birçok kadın, cinsiyetlerinden dolayı şiddete maruz kalıyor ve bunun karşısında çoğu zaman seslerini duyurmakta zorlanıyor. Rakamlar gösteriyor ki, her yıl yüzlerce kadın, partnerleri veya eski eşleri tarafından öldürülüyor.
Uzmanlar, bu tür olayların önlenebilmesi için toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi, eğitim sisteminin güçlendirilmesi ve yasaların sıkı bir şekilde uygulanması gerektiğinin altını çiziyor. Başakşehir’de yaşanan bu olay, yalnızca bir cinayet değil, aynı zamanda sistemin ve toplumun kadınları koruma konusunda yetersiz kaldığını da gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, birçok kadın derneği ve toplumsal cinsiyet eşitliği savunucusu, olay sonrası hemen harekete geçti ve protestolar düzenlendi. Kadınların seslerini duyurmak ve bu tür olayların önüne geçebilmek için kamuoyunun dikkatini çekmek adına çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi.
Sonuç olarak, Başakşehir’deki bu kadın cinayeti, sadece bir trajedi olmayıp, aslında daha büyük yapısal sorunların olduğunu gösteren bir ayna. Toplum olarak buna duyarsız kalmamak ve ses çıkarmak, değişim için kritik öneme sahip. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının korunması adına güçlü bir duruş sergilenmesi gerektiği aşikâr.
Bu olay sonrasında kamuoyunda oluşan farkındalık, belki de bir nebze de olsa kadınların korunması için gerekli adımların atılmasına vesile olabilir. Ülkemizin dört bir yanında yaşanan benzer olayların sona ermesi için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar mevcut. Bu tür üzücü olayların bir daha yaşanmaması adına hem bireysel hem de toplumsal bir dönüşüm gerçekleşmesi elzemdir.